Yapay zeka ve sentetik sosyal ağlar, teknoloji şirketleri ve sektörlerini kökten dönüştürerek internet üzerindeki etkileşim şeklimizi değiştiriyor. Bu teknoloji, günlük yaşamımızın bir parçası haline gelerek cep telefonlarımızdan sosyal medya platformlarına kadar yayılmış durumda.
OpenAI’nin ChatGPT için Ekim ayında sunduğu güncellemeler, sesli etkileşim, resim yükleme ve daha fazlası gibi özelliklerle birlikte gelerek, yapay zeka ile iletişimi daha etkileşimli ve kişiselleştirilmiş hale getiriyor.
Bu gelişmeler, ChatGPT’nin sadece metin girdileri alabilen eski versiyonuna kıyasla daha yakın, duygusal ve kişilikli bir etkileşim sunma potansiyelini ortaya koyuyor. Örneğin, kullanıcılar artık sokakta yürürken ChatGPT’den çevresindeki tarihi bir binayla ilgili bilgi alabilir, fotoğraf çekip binayı oluşturan unsurları tanımlamasını isteyebilir veya sadece uygulama üzerinden sohbet edebilirler.
Etik ve yasal sorumluluklar gündeme geliyor
Bu gelişmeler, birkaç yıl öncesine kadar sadece bilim kurgu olarak düşünülen senaryolara yaklaşmamıza neden oluyor. Artık yapay zeka, ilgi alanlarımızı anlayan, bize önerilerde bulunan ve hatta eğlendiren sanal asistanlara sahip olma olasılığını daha da gerçekçi hale getiriyor. Ancak bu gelişmelerle birlikte, etik ve yasal sorumluluklar da gündeme geliyor.
Meta şirketi ise yapay zeka tabanlı karakterlerle farklı bir yaklaşım benimsiyor. Ünlü isimlerin yüzlerini kullanarak oluşturduğu yapay kişilikler, WhatsApp, Messenger ve Instagram gibi platformlarda etkileşim sağlamak üzere tasarlanmış durumda. Bu durum kullanıcılara farklı kişilikleri deneyimleme ve etkileşimde bulunma fırsatı sunsa da ahlaki ve etik soruları da beraberinde getiriyor.
Yapay zeka destekli sosyal ağların yaygınlaşması, kullanıcıların gerçek ve yapay içerik arasında ayrım yapma yeteneğini zorlayabilir. Bu durum, özelleştirilebilirlik ve çekicilik açısından avantaj sağlarken, aynı zamanda güvensizlik ve içerik üreticileri ile yapay karakterler arasında bir ayrımın olmamasıyla ilgili endişelere de yol açabilir. Etik ve yasal düzenlemelerin, bu teknolojinin doğru ve sorumlu bir şekilde kullanılması için önemli bir rol oynayacağı düşünülüyor.
Bu gelişmelerle birlikte, insanlar ve yapay içerik arasındaki çizginin bulanıklaşması, sosyal medyanın geleceğinde önemli bir dönemeç olabilir. Bu noktada, teknolojinin insanlar arasında bağlantı kurma amacıyla tasarlanan platformları nasıl yeniden tanımlayabileceği ve bu yeni çağda etik standartların nasıl oluşturulacağı önemli sorular haline geliyor.