25 yıl önce yolculuğuna başlayan Molfix bugün dünyanın 4. büyük bebek bezi üreticisi konumunda. Şüphesiz “Hayat Bağım Güvenli Bağlanma Programı” markanın bu yolculuğundaki en anlamlı çalışmalarından biri. Molfix’in 5 yıl önce hayata geçirdiği proje kapsamında bugüne kadar, 160 bin ebeveynin yanı sıra 3 bin sağlık çalışanına “Güvenli Bağlanma”, “Çocuk Gelişimi” ve “Evde Bakım” başlıklarında eğitimler verdi. Ayrıca 35 hastaneye kuvöz, solunum cihazı, monitör gibi 350 birim hayati ekipman desteğinde bulundu. Biz de bu önemli projenin detaylarını ve pazarlama stratejilerini Hayat Bebek Bakım Kategorisi Global Pazarlama Direktörü Hayal Dilara Dinç’e sorduk.
Öncelikle 5 yıldır sürdürdüğünüz “Hayat Bağım Güvenli Bağlanma Programı” nasıl bir iç görüyle hayata geçirildi? Projenin başlangıcından bugüne kadar elde edilen sonuçlar nelerdir?
Hızlı tüketim sektörünün lider oyuncularından Hayat olarak, 100’den fazla ülkede milyonlarca bebeğin, annenin ve babanın yolculuğuna eşlik eden Molfix markamızla tüm dünyadaki bebeklerin mutlu ve sağlıklı bir yenidoğan dönemi geçirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Mutlu ve sağlıklı bebekler ve sonrasında bireyler yetişmesine olan inancımızla bu alanda onların gelişimini destekleyecek bir proje yapma fikriyle yola çıktığımızda araştırmalar bizi çarpıcı verilerle besledi.
UNICEF’in 2019’da yayımladığı Küresel Çocuk Ölümleri Raporu’na göre, her 1.000 canlı doğumun 18’i, 0-3 ay arasında hayatını kaybediyordu. Dünya genelinde her gün 7 bin bebek kaybı yaşanıyor ve bunların birçoğu önlenebilir sebeplerden yaşamını yitiriyordu. Bu üzücü tablo karşısında bizi umutlandıran bir noktayı kucaklamaya karar verdik. Doğum öncesi ve sonrası iyi şartlarda yapılan bakımlarla bu ölümlerin önlenebileceğine dair varolan tespitlere yöneldik. 5 yıl önce hayata geçirdiğimiz ‘’Hayat Bağım Güvenli Bağlanma Programı’’mız aslında tam bu içgörüyle yola çıkarak geliştirdiğimiz bir proje oldu.
Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü desteği ve Bebek Ruh Sağlığı Derneği ortaklığıyla başlattığımız projemiz, bebeği yoğun bakımda kalan anne ve bebeğin birbirinden ayrı geçirdiği süre içinde “Güvenli Bağlanmanın” önemini ve bu süre içinde Güvenli Bağlanmanın yöntemlerini anlatmak üzere annelerde, ebe ve hemşirelerde farkındalık yaratan eğitim programlarının yanı sıra hastanelerde yenidoğan yoğun bakım ünitelerine kuvöz, solunum cihazı, sarılık cihazı gibi hayati ekipman desteği verilmesini de kapsıyor.
Projemizle şimdiye kadar, uzmanlar liderliğinde 160.000 ebeveyn ve bebeklerini kucaklayıp 3.000 sağlık çalışanına “Güvenli Bağlanma”, “Çocuk Gelişimi” ve “Evde Bakım” üst başlıklarında eğitimler verdik. 31 ildeki 35 hastaneye kuvöz, solunum cihazı, monitör gibi 350 birim hayati ekipman desteğinde bulunduk.
Bu yıl ise tüm Türkiye’yi derinden sarsan deprem felaketinin ardından Hayat Bağım’ı depremden etkilenen 11 ile destek verecek şekilde yeniden tasarladık.
Proje kapsamında en son yayınladığınız Başak ve Kıvanç Tatlıtuğ’un yer aldığı reklam filmi verdiği mesajlarla dikkat çekiyor. Bu kampanyanın arkasındaki temel mesaj nedir?
Molfix olarak 5 senedir gerçekleştirdiğimiz Hayat Bağım Güvenli Bağlanma Eğitim Programı’yla ilgili önemli bir farkındalık sağlamak istedik. Bu konuda anneler ve aileler ne kadar bilinçlenirse o günleri çok daha kolay atlatabilirler.
Filmimizde de aslında bu mesajları vermeye çalıştık. Yeni doğan yoğun bakım ünitesinde yatan bir bebeğin sesiyle başlıyor filmimiz, camın arkasından prematüre bebekleri izleyen Başak ve Kıvanç Tatlıtuğ çiftinin duygusal anlarıyla devam ediyor. Kıvanç Tatlıtuğ konuşması sırasında yeni doğan yoğun bakım ünitesinin herhangi bir yer değil, kahramanların doğduğu yer olduğunu vurguluyor. Bu sürecin geçici olduğuna dikkat çeken Tatlıtuğ, aslında bebeklerin sadece anne kucağı, nefesi ve kokusuna ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. Yani sosyal sorumluluk projemizde yıllardır sahada verdiğimiz mesajı bu kez ekranlara taşımış olduk.
“Molfix geçtiğimiz haftanın sosyal medyada en çok konuşulan markası oldu. Bunlar daha ilk adımlarımız, bu kadar güzel dönüşler aldığımız için çok mutluyuz.”
Kıvanç Tatlıtuğ gibi bir ünlü oyuncunun kampanyada yer almasının sebepleri nelerdir? Ünlü bir ismi tercih etmenizin hedef kitlenize ve kampanyanın mesajına etkisi ne oldu?
Bir bebeğin mutluluğunda anne kadar babanın da önemli bir rolü olduğunu hepimiz biliyoruz. Aile kavramının ne kadar önemli olduğu, güvenli bağlanan bebeklerin gelecekte ne kadar başarılı bireyler olduğuna da yapılan araştırmalardan ulaşıyoruz.
Bu doğrultuda bizim için aile kavramı oldukça önemliydi, topluma rol model olmuş, gencinden yaşlısına, annesinden babasına sevilen bir karakterle markamızı bir araya getirmekti amacımız… Bu noktada da babalığıyla, örnek davranışlarıyla ve güven algısıyla Kıvanç Tatlıtuğ ve eşiyle çalışmayı istedik. Oldukça iyi geri dönüşler aldık, Molfix geçtiğimiz haftanın sosyal medyada en çok konuşulan markası oldu. Bunlar daha ilk adımlarımız, bu kadar güzel dönüşler aldığımız için çok mutluyuz.
“Molfix olarak 7/24 anneleri ve bebeklerini gözlemleyen, onların direkt ihtiyaçları doğrultusunda ürünlerimizi geliştiren ve yeniliklerimizi onlardan aldığımız ilhamla yapan bir markayız.”
Rekabetin yoğun olduğu bir pazarda, markanızın farklılaşma stratejisi nedir? Rakiplerinizden sıyrılmak için nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz?
Molfix bugün 25 yaşında ve 25 yıldır gerek Türkiye’de gerekse yurtdışı pazarlarında emin adımlarla güçlenerek büyüyen bir marka. İran ve Cezayir pazarlarında lider, Mısır ve Nijerya pazarlarında ise güçlü ikinciliği sahipleniyor. Ayrıca dünyanın 4. büyük bebek bezi üreticisiyiz.
Biz Molfix olarak 7/24 anneleri ve bebeklerini gözlemleyen, onların direkt ihtiyaçları doğrultusunda ürünlerimizi geliştiren ve yeniliklerimizi onlardan aldığımız ilhamla yapan bir markayız. Tüm Türkiye genelinde, anne adayları, hamileler, annelerin beklentilerini ve bebeklerin ihtiyaçlarını, gerek evlerini tek tek ziyaret ederek gerçekleştirdiğimiz focus gruplar, gerekse ARGE Merkezi’mizdeki Focus Grup Odaları’nda gerçekleştirdiğimiz araştırmalarla düzenli olarak gözlemliyoruz.
Yaptığımız bu çalışmalar neticesinde, bebekleri rahat ettirecek ürünler geliştirmeyi kendimize hedef ediniyoruz. Bizim ürünlerimizi geliştirirken en asıl kaynağımız tabi ki tüketicimiz… Yani anneler ve bebekleri… Tüketicimizle sürekli temas halinde olmak ve onların bize ulaşabilecekleri tüm kanallarımızı açık tutmak, tüm ürünlerimizi annelerin ve bebeklerin ihtiyaçları doğrultusunda geliştirmemize de yardımcı oluyor.
Kocaeli’ndeki ARGE Merkezi’mizde, düzenli olarak bir araya geldiğimiz “Gönüllü Anneler Grubumuz” var, yanı sıra sürekli yeni anneler, hamileler ile bir araya geliyor ve tüm süreçlerimizde onlara kulak veriyor, birlikte ürünlerimizi geliştiriyor ve iyileştiriyoruz. Farklılaşma stratejimizin temelinde özetle ihtiyaçları ve beklentileri doğru okumak yatıyor.
Sürdürülebilirlik ve çevre dostu ürünler son yıllarda önemli bir trend haline geldi. Şirketiniz, sürdürülebilirlik ilkelerini nasıl benimsiyor ve çevreye duyarlı ürünler sunma konusunda nasıl çalışıyor?
Hayat olarak, “Nesiller boyu fayda” vizyonuyla yönetişim, ekonomik, çevresel ve sosyal fayda alanlarında gerçekleştirdiğimiz sürdürülebilirlik odaklı uygulamalarımızı “Hayata İyi Bakarız” mottosu ile yürütüyoruz. Bu anlamda iyiliğin nesilden nesle taşınabilmesi için uzun vadeli, kalıcı ve sürdürülebilir hedeflerle hareket ediyoruz. Toplumsal ihtiyaçları esas alan konular bizim hem bugünümüzün hem de geleceğimizin daima önceliği. Bu vizyondan yola çıkarak tüm sosyal fayda projelerimizin odağına sürdürülebilirliği alıyoruz.
Günümüz tüketicileri sadece ürün ya da hizmetin kalitesine değil, üretim sürecinde kullanılan malzemelerin, doğaya ve topluma olan etkilerine de dikkat ediyor. Bu nedenle, bir markanın sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğe odaklanmasının hem markanın itibarını artırmada hem de tüketicilerin güvenini kazanmasında rolü büyük. Biz de üretim sürecinde çevreye duyarlı malzemeler kullanıp atıkları minimuma indirerek doğal kaynakların korunmasına katkı sağlıyoruz. Ayrıca enerji verimliliği sağlayarak çevreye olan etkimizi en aza indiriyoruz. Tüketicilerimizin markamızın çevreye ve topluma olan duyarlılığına ilişkin farkındalığını artırıyoruz. Sürdürülebilirlik konusunda daha fazla farkındalık yaratarak, tüketicilerimizi de sürdürülebilir bir yaşam tarzına teşvik ediyoruz.